KARŞI PENCEREDEKİ KADIN

Yazan / Yöneten: Yavuz Özkan

Oyuncular: Selçuk Yöntem, Ayda Aksel / Simay Küçük, Nejat Birecik, Ece Okay, Nurseli İdiz (Televizyon ekranındaki sunucu)

Kostüm Tasarım: Çolpan İlhan

Dekor Tasarım: Yavuz Özkan

Işık Tasarım: Önder Arık

Yönetmen Yardımcısı: Ece Okay

Genel Koordinatör: Tülay Özkan

 

Bu öykü 1999 yılında Küçük Sahne, Sadri Alışık Tiyatrosu’nda sahnelendi. Oyunu Yavuz Özkan yönetti.

Günlük gazetelerin birinde hayat üstüne çok hoş yazılar yazan Erhan aslında özel yaşamında pek de mutlu değildir. Birlikte yaşadığı Hülya çok kaliteli bir kızdır ama bir süredir ilişkilerindeki heyecan azalmış, büyü bozulmuştur.

Erhan bir gün karşı evde tül perdelerinin arkasında bir kadın görür. Onun gerçekte ne olup olmadığına bakmadan onun hayalindeki kadın olduğuna karar verir.

Kadın evlidir. Bir sigorta şirketinde şef olan kocası çok iyi, saf, temiz bir adamdır. Kadının bütün hayatı neredeyse dört duvar arasında geçmektedir. Bütün gününü ev işleri, çamaşır, ütü, yemek ve TV’deki sabah programlarını seyrederek geçiren kadın, kocasına içtenlikli bir sevgiyle bağlıdır ama yaşadığı sıradan hayattan da sıkılmıştır. Bu nedenle daha romantik, daha coşkulu, daha “şiddetli” bir yaşantı hayal etmektedir. Bir sabah karşı apartmandaki adamın kendine baktığını fark eder. Adam fark edildiğini anlar ve pencerenin önünden kaçar. O andan itibaren birbirlerini kollamaya başlarlar ve çok geçmeden aralarında platonik bir aşk doğar. Aslında ne adamın ne de kadının bu ilişkiyi karşıdan karşıya yaşamaktan öte beklentileri yoktur.

Kadının giyimi, kuşamı, makyajı, saç şekli, kısacası her şeyi değişmiştir. Adamsa köşesinde okuyanların nefeslerini kesen yazılar yazmaya başlamıştır.

Kadın bir süre sonra adamın yazar olduğunu öğrenir ve yazılarını okumaya başlar. Her satırı ona yazılmış bir aşk mektubudur sanki. Gündüzleri büyük heyecanlar yaşayarak geçmektedir ama akşam olunca kadının kocası, yazarın sevgilisi eve döner. Perdeler kapanır ve herkes kendi hayatını yaşamaya başlar.

Derken bir süre sonra kadının kocası şüphelenir. Daha sonraki günlerde evden çıkıp aşağıda bekler ve karısının ve karşı apartmandaki adamın bakıştıklarını görür. Birkaç gün hiçbir şey söylemeden izlemeye devam eder. Artık emindir.

Yazar bir TV programına davet edilmiştir. Canlı yayını kadın kocasıyla birlikte, yazarın sevgilisi ise karşı evde seyrederler.

Programın sunucusu izleyicilerin programa telefonla katılabileceklerini anons ettikten sonra yazarla ilgili çok hoş şeyler söyler ve ilk sorusunu sorar. Yazar döktürmeye başlamıştır.

Kadın aşık olduğu adamı büyük bir hayranlıkla izlemektedir. Bu durum kocasının gözünden kaçmaz, çok gerilmiştir. Bir ara yazarla ilgili övgü dolu şeyler söyler. Kocasının her şeyi bildiğinden habersiz olan kadın kocasını onaylar. Sonra susarlar. Adam telefonla programa katılacağını söyler, numarayı çevirir. Kocayı yayına alırlar. Adam önce yazarı över, ardından “iyi ama sen benim karımı ayarttın, adi herif” diyerek ağzına geleni söylemeye başlar. Karısının ne kadar iyi bir insan olduğunu, onun saflığından, masumiyetinden yararlandığını haykırmaktadır. 

Ortalık bir anda karışır. Sunucu bağırmakta olan kocayı önce uyarır, sonra yayından almak ister. Ama yazar engel olur. Kocanın programda kalmasını sağlar. Çünkü yazar telefondaki adamın haklı olduğunu, onun karısıyla platonik bir aşk yaşadıklarını itiraf eder.  Yazarın sevgilisi de şok olmuştur. 

Müzik altında tartışma biraz daha devam eder. Program biter. Yazar evine döner. Sevgilisi gergindir. Bir süre sessiz kalırlar. O sırada kapı  yumruklanmaya başlar. Kadının kocası elinde bir tabancayla evi basmıştır. Evde müthiş bir panik yaşanır. Adamı ikna etmeye çalışırlar. Karısı da karşı pencereden bağırmaktadır. Bir süre sonra koca sakinleşir. Onu oturtup şarap ikram ederler. Yazarın sevgilisi, “Ben karşıya gidiyorum, siz burada erkek erkeğe konuşun, gerekiyorsa birbirinizi öldürün, olmazsa biraz daha içip sarhoş olduktan sonra birbirinize sarılıp ağlayın” diyerek evi terk eder. Az sonra kadının karşı eve girdiği görülür. 

İki erkek arasında hayat ve kadınlar üzerine ilginç bir muhabbet başlar.

Karşı tarafta iki kadın da erkekler üstüne konuşurlar. 

Erkekler arasındaki konuşma genellikle komik, kimi zaman müstehcen, kimi zaman da gerginlikler yaratacak biçimde gelişir. Mahremiyete girerler. Aslında kadınlar da mahremiyete girmişlerdir.

Bir ara karşı taraftaki kadınların ne konuştuklarını merak ederler. Yazar dürbünle dudak okumaya çalışır. Koca adamın evini dürbünle gözetlemiş olacağını düşünerek çıldırır. Tekrar tabancasına sarılır. Ama o sırada tabancasının sahte olduğu anlaşılır. Bu sefer yazar çıldırır. “Sen benim evimi nasıl sahte bir tabancayla basarsın” diyerek adamın üstüne yürür. Karşıdaki kadınlar adamların gerilimini hiç tepki vermeden seyrederler. 

Aslında birikimleri, yaşam tarzları, hayata bakışları, hayatla baş etme anlayışları birbirinden çok farklı dört insanın kendileri için bir çıkış yolu ararken yolları kesişmiştir. Hepsinin beklentisi sevgidir, şefkattir. Hepsi de yalnızlıktan kurtulmaya çalışmaktadır. 

Her biri kendilerine ait sandıkları hayatlarına bilinenin ötesinde bir anlam yükleyebilmek için çırpınmaktadır. 

Sonunda koca karısının, kadın sevgilisinin yanına döner. Geceden sabaha kadar yaşananlardan yeni bir şeyler öğrenmişlerdir. 

Basında KARŞI PENCEREDEKİ KADIN