Bir Gün Bir Kızın Gözlerine Takılır Gözleriniz

Hayat insanoğluna  verilmiş en değerli armağandır. Bir düşünsenize,  doğumdan ölüme ne müthiş bir maceradır yaşamak.

Sevgi, coşku, istek, belki de yalnızca şehvetle akıp gidersiniz ananızın rahmine. Kalbiniz, beyniniz, elleriniz, ayaklarınız, gözleriniz oluşur usul usul.

Sonra dünyayı solumaya başlarsınız. Ananızın memelerine saldırırsınız aylarca. Ağlamayı, doymayı, gaz çıkarmayı keşfedersiniz. Ananız başınızda  uykusuz geceler geçirir, babanız sizi kucağına alıp odada dolaştırır. Sevildiğinizi hissedersiniz.

Emeklemeyi, korkarak yürümeyi, düşmeyi, kalkmayı, öcüyü, azarlanmayı…

Sonra alfabeyi, Ali’yi, topu, üçgeni, ekvatoru, kutupları, Kadeş Muharebesi’ni, İstanbul’un fethini, işgalini, anne baba kavgalarını, küsmeyi, sövmeyi,  siyasetçileri, adaletsizliği, eşitsizliği öğrenir, ihanetle, nefretle, kıskançlıkla, entrikayla tanışırsınız.

Bütün bu hengame arasında oğlan çocuğu iseniz, bir kızın gözlerine takılır gözleriniz. Kız iseniz bir oğlanın…

Şaşırıp kalırsınız. O ana kadar ne ana babanız, ne öğretmeniniz, ne de  hiç kimse size aşktan, şiirden, hayal kurmaktan söz etmemiştir. Aşk, düzmekle düzülmek midir, yoksa her gün, her gece hayatı kendi içinde yeniden yaratmak mıdır karar veremezsiniz. Şarkılara, şiirlere, yaşanmış büyük aşk hikayelerine tutunmaya çalışırsınız. Aynı anda başınızı sokacağınız bir ev bulma telaşı, depozito, koltuk takımı, düğün salonu, banka kredileri, taksitler, iş yerindeki arkadaşınızın sizi kıskanması, sizin onu kıskanmanız, maaş zammını az bulmanız, telefon, su, elektrik faturaları arasında hayatınız çarçur olup gider.

Güneş doğar, yağmur yağar, gök gürülder, üstünüze üstünüze gelir azgın dalgalar. Siz  sevmeyi öğrenmeye, aşkınızı korumaya çalışırsınız. Örselenir meret, örselenir. Terk eder  sizi öfkeniz, umudunuz, hayalleriniz. Yazık ki, herkes gibi birisinizdir artık.

Taksitle bir araba alırsınız, maaşınızı dolara  çevirirsiniz, eskimiş kazağınızı gönderirsiniz  Şırnaklı çocuklara. Ve çok kolay ağlarsınız.

Diziler seyredersiniz aşağılayarak, ana haber bültenlerinde ölüme, kana, şehvete  yataklık eder, sonra da popstar’ da elenenler için göz yaşı dökersiniz.

Yaşam size seslenir çığlık çığlığa duymazsınız, duymazsınız. Akşamdan kurduğunuz saatin sesiyle uyanırsınız. Banyoya gidersiniz sırayla. Sırayla işer, duş yapar, dişlerinizi fırçalarsınız. Ne giysem  acaba diye düşünürsünüz.

Derken bir çocuğunuz olur. Sizin parçanız, sizin başaramadığınızı başaracak olandır o. Onun da karnı ağrır. O da öğrenir A, B, C ’yi.

Böylece geçer yıllar. Siz orta yaşınız, daha sonra yaşlılığınız, kolestrolünüz, tuttuğunuz takımın maçları, ara sıra sevişmeleriniz ve hayat üstüne  derin yorumlarınızla  baş başasınızdır artık.

Koskoca bir ömrün toplamından geriye ne kaldığını düşünmek aklınıza bile gelmez.

YAVUZ ÖZKAN

NOKTA (31 Mayıs 2004 – 6 Haziran 2004; Sayı: 1091)